24 Temmuz 2008

olay v ya da gelin güvey


sarışın veledin yanımda oturan iki genç kıza yönelik bitmek tükenmek bilmeyen kurları esnasında yolu çoktan yarılamış hatta haydarpaşa'ya varmıştık. âdahây-i bahr-i sefâid güzeli ise elindeki gazeteyi bitirmiş, bu kez başka bir yolcunun bıraktığı bir kitap ekini hatmetmeye başlamıştı. nedense kitap ekini zoraki okuyormuş, hatta okuyor gibi yapıyormuş izlenimine kapıldım bir an. acaba olayın etkisinden hâlâ tam anlamıyla sıyrılamamış mıydı? ya da ikide bir 'küçük şeylerin tanrısı'ndan kafamı kaldırıp onu gözlemlediğimi mi fark etmişti? yine durduk yere önce gelin güvey olmuş sonra da kuruntu yapmaya başlamıştım. bi başıma aşk şarabı içip kendimden geçmiştim işte. beni gözlemlediği filan yoktu tabii ki. telefonun tuşlarına basışından bile belliydi umrunda olmadığım. az sonra kadıköy'e varmış olacağını, isterse bu akşam buluşabileceklerini söylüyordu hattın karşı tarafındaki kişiye. ama telefonda konuşurken sesi oldukça ruhsuz çıkıyordu. sanki onunla konuşmaktan rahatsız gibiydi. belki de bu son akşam yemekleri olacaktı. ona ayrılmak istediğini, daha fazla bu ilişkiye devam edemeyeceğini söyleyecekti. of, resmen hikâye yazmaya başlamıştım. sanki iki dakika önce kendi kendine gelin güvey olduğunu düşünüp dövünen ben değildim. en iyisi kalkıp aşağı inmekti. zaten vapur da iskeleye yanaşmak üzereydi. güvertenin arkasındaki dar merdivenlerden aşağı inmeden evvel son bi kez dönüp bakmadan edemedim. iyi ama nereye kaybolmuştu şu üç-beş adım atma süresinde? yine gündüz düşleri görmeye mi başlamıştım yoksa?
(devamın içi seni dışı beni yakar)

1 yorum:

mehmet bizansbeyi dedi ki...

yazmaya devam...