
hedefime doğru emin adımlarla ilerledim. tüm ciddiyetimi takınmış üstüne üstlük o etkileyici gülüşümü de yüzüme yerleştirmiştim. tam beyaz gömlekli faninin yanına oturmak üzere son hamlemi yapmıştım ki sarışın bir velet hızla yanımdan geçip göz koyduğum yere çöküverdi. ayakta kalakalmıştım. yanına da dayısı ya da amcası kılığında bi adam ilişti hemen. yaptığım tüm provalarda böyle bir ihtimali hiç gözönünde bulundurmamıştım. o şaşkınlıkla boş bulduğum yere, karşı köşesine oturuverdim. aramızda hepi topu 1.5-2 metre vardı ama bu mesafeden olayla ilgili sorularımı kendisine iletmem mümkün değildi. acaba sarışın hokkabaz veledi kenara ittiriverip araya sıkışıverse miydim? ne de olsa vapurlardaki yeni güverte koltukları akrep nalan gibileri baz alarak tasarlanmış kadar genişti. ama prova ettiği hamleyi bile yapamamış birinin bunu gerçekleştirmesinin hiç mümkün olamayacağını bildiğimden bu düşünceyi bi çırpıda siliverdim aklımdan. tek yapacağım oturduğum yerden olaya karıştığının izlerini üzerinde taşıyan bu hoş faniyi inceleyip, katılımcı profili hakkında bir fikir edinmeye çalışmak olabilirdi. evet bu hiç de bilimsel bi yöntem diildi ama görevim -yani artık çoktan hükmünü yitirmiş olan görevim- basit bir gözlem göreviydi. oturup akademik bir makale yazmayacaktım ULAK kriterlerinde A tipi bir dergiye. yine de şüphe çekmemek için çantamdan kitabımı -ki onu da bu olaydaki işverenim olan yakın dostumun önerisiyle okumaktaydım- çıkarıp bir yandan onu okumaya bir yandan da denize bakarmış gibi yapıp katılımcıyı gözlemlemeye başladım. arada o da okuduğu gazeteden kafasını kaldırıp beni gözlemler gibiydi. e vapur bu, bakışlar kesişir nihayetinde. dar alan. yakınlaşmalara gebe.
(devam devam nereye kadar)
1 yorum:
müthiş
Yorum Gönder