1 Aralık 2007

ünlü popçunun kontrolünü kaybettiği anlar


ne zamandır yazmadım diye şikâyetler aldı başını yürüdü. farkındayım. ama hiç yazmak gelmiyor içimden. dert mi yanayım? tıkanmış sanatçı yakarışlarında mı bulunayım? aşık olup olmama arasındaki devinimlerimden mi bahsedeyim? hepsi şu lanet olası satürn yüzünden. ne fena gezegenmiş o. mendebur. hâlâ atamadık onun negatif etkisini üzerimizden yengeçler olarak. körolmayasıca girdi yörüngemize yıllardır, dön babam dön etrafımızda. güya eylülden sonra iyice uzaklaşmış. rana diyo. hoş onun etkisine girdiğimizi filan da rana söylemişti. doğrudur herhalde.
neyse, bugün contemporary'ye gittim. şu basın tarafından alkışlarla karşılanan son model sanat fuarımıza. vallahi ben bu kadar yaygara niye koparılıyor anlamış değilim. pespaye bi hava bizim sanat fuarlarımızın üzerinde. contemporary de her ne kadar "ben en uluslararasıyım, 5 sene içinde bölgedeki en güçlüler arasına gircem" dese de bu pespayelikten tamamen sıyrılabilmiş değil. katılımcı galerilerin yarısı uluslararasıymış! bi kere bu fuar yurtdışındaki koleksiyonerleri hedefleyen bi yapıya kavuşmadığı sürece isterse tüm galeriler yurtdışından olsun bir şey ifade etmez. türkiye'deki koleksiyonerlerin hoşuna gidecek işlerin ağırlıkta olduğu bi fuar neye yarar kestiremiyorum. sanki fuarın 'contemporary'liği sadece isminden mütevelli. ya da ben göremedim. peh.
bu arada nazif topçuoğlu'nun yeni işlerini merak ediyordum. o merakımı giderdim. nasıl mı buldum? bazen kendini tekrar mı ediyo diye şüpheye düşsem de dönüp kronolojik olarak işlerine bakınca içten içe topçuoğlu'nun takıntılarının nasıl evrildiğini görmek beni memnun ediyor. galiba 'okuyanlar' serisinin 2003'teki ikinci dönemiyle başlayan ve 2006'da sergilenen 'merak ve deneyim'e kadar olan süre bu tekrar yanılgısına düşmemize yol açıyor. o üç yıllık dönemi görmezden gelince huzura kavuşuyorum. huzura kavuşmak da ne demekse! başka bi fotoğrafçının işleri yüzünden niye huzura kavuşuyosam artık.
ne zamandır iki satır yazmadım ya, şimdi de yazdıkça yazasım geliyo. fuarda dikkatimi çeken bir iki isim daha oldu. ama şimdi burda isimlerini verip de... böyle de hınzırım.

4 yorum:

Adsız dedi ki...

iyi ki yazdınız. ben gidememiştim bu sanat şeyine... beğendiğiniz isimleri de yazsaydınız bari...

Adsız dedi ki...

http://www.contemporaryistanbul.com/res/images/18.jpg

Adsız dedi ki...

http://www.contemporaryistanbul.com/res/images/23.jpg

bu da çok ilginç bir enstantane...

Adsız dedi ki...

situasyonist demiş ki:

"gittik gördük. kalabalıktı ve mango, muz ya da üzüm dağıtılmıyordu. pek alışveriş yapan da yoktu. yalnız nadide ülkemizdeki sanat camiası hakkında bir - iki enteresan durum vardı! dikkat tespit geliyor!

merak edenler için istatistikî olmayan verilerimi sunuyorum: şu an türkiye'de san'atla ilgilenen tipoloji;

1. alıcı, saklayıcı, pek de satıcı olmayan -ki alınmışı satmanın vergiye pek bir yararı dokunmaz- yüksek sosyete,
2. muhalif ya da değil, seviyor ya da sevmiyor, pentür delisi ya da video art manyağı, hiç fark etmez, orta yaş civarı, geneli 78'li* ya da olduğunu iddia eden, galerici, san'atçı, zanatçı, zenaatçı vb.,

3. geneli üretici, yaş ortalaması otuz civarı, satmak, satmamak, sevmek, sevilmek pek bi umrunda olmayan, ve lâkin yarın nerden ekmek yiyeceğini hesaplamayan ya da hesaplasa da umrunda olmayan, öyle rahaat bi kesimden oluşmakta.

buna sanat satıcısı; koca parasıyla resim, sanat tarihi vb. kurs talep eden hobici kadın kısmısı, akademi camiası (diğerlerinden bağımsız olanlar), öğrenciler (üçüncü sınıfa dahil olması kuvvetle muhtemel) ve de kokteyl beleşçilerini -ki bunlar izleyici oluyor, yani sanatın bizzat varlık nedeni ya da iddiaların nesnesi diyelim- dahil edersek ülkemizin sanat ortamı apaçık önünüze serilmiş oluyor. artık hangisine ne kadar yanaşacağınız sizlere kalmış!"

http://sozluk.sourtimes.org/show.asp?t=contemporary+istanbul