24 Haziran 2007

Şekerim, ben o fazla kilolarımı versem, hakikaten 90-60-90 bir kadınım. Belimin oyuğu, kalçamın gelişi, kemik yapım...


dün bir sergi daha gezmiştim, onu yazmayı unutmuşum. kadıköy nazım kültür evi'ndeki 'dilovası' sergisi, batur gökçeer'in. batur'un bu işinin bi kısmını yaklaşık bir yıl önce görmüştüm, yere yayıp epey konuşmuştuk. daha sonra üzerinde çalışmaya devam etti. şu andaki sergide de sonradan çektiği fotoğraflar da var. batur'un çalışmalarını (sadece dilovası'nı diil) gerçekten farklı ve heyecan verici buluyorum. belki konu olarak kendine klasik belgesel konular seçse de bunları işleyiş biçimi, konuya yaklaşımı, kafasındaki soru işaretleri, sorgulamaları oldukça özel. zamanla çalışmalarını daha da farklı kılacağını ve adını duyuracağını hissediyorum. sergiyi de yeri ters mers demeden gidin görün derim. hem de nazım kültür'ın bol gölgeli bahçesinde bi çay içersiniz.
bu arada sen neden milleti arkalarından çekip duruyorsun bir de bunları bloğuna yüklüyorsun diye soranlarınız olabilir. efendim insanlardan korktuğum, çekindiğim için onları arkadan çekiyor değilim. bunların hepsi tanımadığım insanlar. yolda önüme düşmelerinden gayrı ortak bir noktamız yok. ne adlarını biliyorum, ne mesleklerini, ne de başka bir şeylerini. benim için tam anlamıyla kapalı kutular. tıpkı şu anda arkalarından bakan sizler için olduğu gibi. bu nedenle de onları arkalarından çekmem kadar doğal bir şey yok bana göre. ancak tanıdığım insanların yüzlerini göstermeyi tercih edeceğim bundan gayrı galiba.

1 yorum:

mehmet bizansbeyi dedi ki...

batur gökçeer'in sergisini bir kenara not ettik. meraklanmamak mümkün değil.