dün kaldığım yerden devam edeyim sevgili günlük gördüğüm sergilerle ilgili düşüncelerime. tütün deposu'ndakileri bitirmiştik. gelelim fotoğrafevi'ndeki petros mitkas'ın "ilk görüntüler" ve borislav borozanov'un "gölgeler" sergilerine. mitkas, doğduğu köydeki insanları evlerinin önünde büyük format kamera ile fotoğraflamış. fotoğraflanan insanlar mitkas'ı çocukluğundan tanıdıkları için oldukça rahat geçmişler kameranın karşısına. fakat fotoğrafların insanı heyecanlandıran, düşündüren herhangi bir yanı yoktu. fazlasıyla kuru buldum. kuru da ne demekse artık! "gölgeler" sergisi ise klasik ışık ve gölge muhabbetine odaklanmıştı. bugüne kadar milyon tanesi gördüğümden oldukça hızlı bir tur yaptım.
bu arada festival haricinde de güzel sergiler var şu anda istanbul'da. fotoğrafevi'nden çıktıktan sonra galerist'teki "hava boşluğu" sergisi size ilaç gibi gelebilir örneğin. resimlerinden bildiğimiz leyla gediz'in ilk küratörlük çalışması oldukça ilham vericiydi kendi açımdan. garajistanbul'da da "fotoğrafın asi çocuğu olarak tanınan, dünyaca ünlü fotoğraf sanatçısı boogie'nin istanbul'un aykırı yüzünü objektif altına aldığı 'istanbul is mine' sergisi" vardı. tırnak içindeki tanımlamalar bana ait değil. çünkü ne boogie fotoğrafın asi çocuğu ne de fotoğrafları istanbul'un aykırı yüzüne ait. boogie, internet sitesinden gördüğüm kadarıyla çok sıradışı olmayan bir sokak fotoğrafçısı. istanbul'da çektiği fotoğraflar ise bildiğimiz istanbul fotoğrafları. bayılıyorum bu basın bülteni zırvalarına. ne de güzel yazıyorlar!
işte size fotoğrafın sünepe zıpçıktısı superfantastisch'ten istanbul'un en gizli kalmış köşesi(!) beyoğlu'ndan bir başyapıt...
27 Mayıs 2007
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
5 yorum:
aslında dikkatli bakıldığında insanların yüzünü görmek mümkün eşyalarda...
o yeşilimsi yaratığın yüzüne bakıyorum deminden beri. kimdir çıkaramadım. ama makbul biri değil diye düşünmekteyim...
bense hakettigi ve vermeyi arzu ettigi sevgiden yoksun ve yalnız bırakılmış olduğu hissiyle ona şefkat duyuyorum, şu anda makbul olmadığı açık ama, keşke yetmezmiş gibi bir de yaratık demeseydiniz...
:-)
şaka bir yana, ilk cümlenize katılıyorum. Sanırım fotoğrafçı da katılıyor?
bir de zıpçıktıyı zıptıkçı olarak yazdığını kendisi farketti mi acaba?
fanlarıma imlâ yanlışlarımı düzelttikleri için teşekkür ediyorum. fotoğrafın ayrıksı çocuğu olmanın avantajları işte bu fanlar...
yaratığı kötü anlamda kullanmamıştım aslında...
fotoğraf makineleri de ne ilginç yaratıklar...
Yorum Gönder