18 Aralık 2007
sanki senden daha iyisini mi bulcam
merak mı ettiniz? ankara'daydım. daha doğrusu ankara'daydık. bu sabah döndük. dün, genç soluklar-IV sergisini çankaya çağdaş sanatlar merkezi'nde açtık, 30 aralık'a kadar da açık kalacak. güzel bir mekân. açılış çok kalabalık değildi ama tahmin ediyorum ki gezen epey çok olacak. aynı mekânda birçok sergi var, birini gezmişken hepsini geziyor insanlar. ayrıca tiyatro oyunları, söyleşiler filan da oluyor. hayırlısı.
tabii ankara'ya gidip sadece sergiyi asmak ve açmakla kalmadık. cumartesi günü afsad'da bir söyleşimiz vardı. ne söyleşeceğimizi söyleşi başlayana kadar refik'le aramızda sözleşmemiş olsak ve kimseyi buna inandıramamış olsak da, fena olmadı sanırım. ama ben fazla konuştum gibi geldi. zaten ne zaman bir mikrofon, kamera ya da tanımadığım bir topluluk görsem çenem açılıyor. o sessiz sakin çekingen serdar gidiyor rahatsız edici rahatlıkta bir serdar geliyor. yani benim açıdan rahatsız edici. kendimin o kadar konuşmasına alışkın değilim. garip hissediyorum. aman neyse.
bu arada ankara'ya trenle gittik. bizim proje geliştirme atölyesi'nden tuğçe de şirketinin ankara ofisinde çalışmak için izin almıştı, üçümüz beraber tıngır mıngır yola koyulduk. tren daha kalkmadan yemekli vagona geçtik. bi süre sonra yanımıza sonradan doktor olduğunu öğrendiğimiz bir hanım gelmez mi? laf lafı açtı, vagona döndüğümüzde saat 3.5-4 olmuştu. artık neler konuştuğumuzu yazamayacağım. burası yaşadıklarımı harfi harfine anlattığım bir günlük değil. ne münasebet! hatta tuğçe'nin sabahın köründe sokaklarda kalmayalım diye bizi götürdüğü arkadaşı necati'den, necati'nin her bir tuşuna kusur bulduğumuz bilgisayarından, bozduğunu sandığımız penceresinden, natura kafe'nin küçülen porsiyonlarından, evlerinde kaldığımız batur ve oğuz'dan, kapısı olmayan tuvaletlerinden, refik'in sebzeli ve mantarlı pilavından, kokteyl için yaptığımız metro alışverişinden, benim istemeye istemeye de olsa (!) kötü polis rolüne kendimi iyice kaptırmamdan (necati kulakların çınlasın) filan bahsetmeden bu yazıyı noktalayacağım. işte bu da gösterip de vermeyen kötü polis yönüm.
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
8 yorum:
kotu polis misin iyi mi bilemem ama gidiniz ve amy´ciginizi kurtarin serdar bey..zira an itibariyle tutuklanmistir..efendim.
ankara sokaklarında evlerden süzülen ışıklara bile laf etti...polis heryerde polis tabii. az kalsın bizi de tutuklayacaktı ki, derken film bitti...
evlerden süzülen ışıklar mı? bak onu belirtmeyi unutmuşum yazımda. ama dedim ya herkesin her şeyi bilmesine gerek yok. bazı şeyler iki kişi arasında kalmalı. bilemedin üç :)
iki kişi arasında kalmalı bilemedim üç....süzülen ışığa da engel olunmuyor ki, kağıda da yansımıyor, titretmiyor alevi... yine de iki üç'ten büyüktür...az önce deprem oldu ben bunları yazarken... iki'den fazlası hissetti..
yokluğumdan sarsılmış olmasın ankara?
Ankara'yı bilmem de fotoğrafa bayıldım... kitap kapağı olacak güzellikte ayol...
belki de en güzeli böyle
hakikaten de merak ediyordum..iyi ki yazmissin..iyi ki bu gunluk var valla..
:)
Yorum Gönder